emo tr
EmoTrFan sitesine hoşgeldiniz (: üye değilseniz kayıt olup bizden biri olabilirsiniz eğlenceyi amaçlııyan gençlerin ve tüm müziik severlerin buluşma noktası EmoTrFan (:
üyeysen giriş yap ve eğlenceye son hız devam et (:



Join the forum, it's quick and easy

emo tr
EmoTrFan sitesine hoşgeldiniz (: üye değilseniz kayıt olup bizden biri olabilirsiniz eğlenceyi amaçlııyan gençlerin ve tüm müziik severlerin buluşma noktası EmoTrFan (:
üyeysen giriş yap ve eğlenceye son hız devam et (:

emo tr
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Deniz Altındaki Sürekli Artan Çeşitlilik

Aşağa gitmek

Deniz Altındaki Sürekli Artan Çeşitlilik Empty Deniz Altındaki Sürekli Artan Çeşitlilik

Mesaj tarafından qiqi C.tesi Tem. 18, 2009 10:30 pm

<table cellSpacing=5 cellPadding=5 width=200 align=right border=0><tr><td borderColor=#0>Deniz Altındaki Sürekli Artan Çeşitlilik Underwater</TD></TR></TABLE>
İçinde yaşadığımız gezegen -Dünya-, evrenin hiçbir yerinde olmayan özelliklere sahiptir: Yeryüzünün %70'i sularla kaplıdır ve kimi yerlerde derinliği Everest Dağı'nın yüksekliğinden bile fazla olabilen bu sularda, diplere doğru indikçe rengarenk bir dünya ile karşılaşırız. Farklı renkleri ve yapılarıyla, birbirinden ilginç avlanma ve savunma taktikleriyle milyonlarca canlı çeşidi yaşamını sürdürür.
Yeryüzündeki canlı türlerinin sayısı ile ilgili tahminler günümüzde 100 milyon rakamına kadar varmaktır. ?u ana kadar tanımlanmış canlıların sayısı ise sadece 1.4 milyon kadardır.1 Norveç İklim Araştırmaları Bjerkness Merkezi'nden Vigdis Vandvik, canlı türlerinin sayısı ile ilgili "Bu, evrendeki yıldızların sayısını saymak gibi bir şey. Dünyadaki hayvanların ve bitkilerin sayısı hakkında tam bir tahminde bulunmak imkansız." demektedir.2
Bir an için yeryüzündeki sularda hiçbir canlı yaşamadığını düşünelim. O zaman Dünya'daki canlı türlerinin %90'ının olmadığı bir Dünya hayal etmemiz gerekirdi. İşte okyanus ve denizler böylesine zengin canlı türlerini barındırmaktadır. Rutgers Üniversitesi Deniz ve Kıyı Araştırmaları Enstitüsü Direktörü Frederick Grassle, araştırmalarına dayanarak şu değerlendirmeyi yapmaktadır:
Topladığımız örnekler gösterdi ki okyanus tabanı, gerçekte, mevcut tür sayısı açısından tropikal yağmur ormanlarıyla yarışabilir. Okyanus dibi fiziksel olarak bir çölü andırabilir, fakat tür çeşitliliği açısından daha çok tropikal bir yağmur ormanı gibidir.3
Daha önce yaşamın olmadığı sanılan bir ortamda, okyanusların birkaç bin metre tabanında şaşırtıcı bir tür zenginliğinin var olduğu ortaya çıkmıştır. Bir araştırmada, 2.100 metre derinlikteki okyanus tabanından alınan her 30x30 cm2'lik örnekte, 55-135 farklı tür bulunmuştur.4 Güney Avustralya açıklarındaki bir diğer araştırmada ise, 10 m2'lik deniz zemininde 800'den fazla türün varlığı belirlenmiştir.5 Sadece bakteri türü olarak bile, bir litre deniz suyunda 20.000'in üzerinde çeşit bulunduğu bilinmektedir.6 Harvard Üniversitesi'nden Prof. Edward O. Wilson, In Search of Nature (Doğanın Gizli Bahçesi) adlı kitabında canlı türlerindeki çeşitlilikle ilgili şu gerçekleri ifade etmiştir:
<BLOCKQUOTE>
Öncelikle biyolojik çeşitlilik miktarı konusunu düşünün. Dünya üzerindeki organizma türlerinin sayısı tam olarak bilinmiyor. Bugüne kadar yaklaşık 1,5 milyon türe isim verilmiştir, ama gerçek sayı muhtemelen 10 milyon ile 100 milyon arasındadır... Tropik yağmur ormanlarındaki en az bir iki milyon, hatta onlarca milyon eklembacaklı türü üzerinde de fazla çalışma yapılmamıştır; derin denizlerin engin tabanında yaşayan milyonlarca omurgasız türü üzerinde de. Ancak sistematiğin esas karadeliği bakterilerdir. Kabaca 4.000 bakteri türünün resmen tanımlanmış olmasına rağmen, yakın zaman önce Norveç’te yapılan araştırmalar, orman toprağının her bir gramında bulunan 10 milyar organizmanın arasında bilim için neredeyse tümüyle yeni olan 4.000 ila 5.000 bakteri türünün varlığını ortaya çıkarmıştır, ayrıca sığ deniz çökeltilerinin her bir gramında da birinci gruba dahil olmayan ve yine çoğu yeni 4.000 ila 5.000 tür daha bulunmuştur.7
</BLOCKQUOTE>

Dev okyanus kitlelerinin içindeki çeşitlilik
Dev okyanus kitlelerinin içinde varlığından ancak 21. yüzyılda haberdar olduğumuz sayısız canlıdan biri de, okyanus dibindeki çamur tabakasında bulunan ve metan tüketen bakterilerdir.8 Gözle görülemeyen bu canlılar, derin denizlerin bir köşesinde insan için hayati öneme sahip bir faaliyet göstermektedir. Bu mikroorganizmaların her yıl yaklaşık 300 milyon ton kadar metan tükettikleri tahmin edilmektedir ve uzmanlara göre; "Bu miktar, insanların tarım, çöp gömme, ya da fosil yakıt kullanma yollarıyla atmosfere saldıkları metan miktarına eşittir."9 Dolayısıyla tek bir canlı türü bile aslında Dünya üzerindeki hassas dengenin bir zincirini oluşturur. Bir Kuran ayetine şöyle bildirilmektedir:
... Karada ve denizde olanların tümünü O bilir. O bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi ve herşey apaçık bir kitaptadır. (Enam Suresi, 59)
Diğer taraftan gelişen teknoloji ile birlikte, her geçen gün okyanuslarda yeni canlı türlerini keşfetmek mümkün olmaktadır. Tuscia Üniversitesi'nden Francesco Canganella ve Japonya Deniz Bilimi ve Teknolojisi Merkezi'nden Chiaki Kato'nun belirttikleri gibi, "Araştırmacıların çabalarına ve bilimsel metotlardaki gelişmelere rağmen, okyanusların sadece küçük bir bölümü kolaylıkla erişilebilir durumdadır ve bundan dolayı deniz dünyasının büyük bölümü henüz bilinmemektedir."10 Dolayısıyla her yeni araştırma bilinmeyen türlerin varlığını gün ışığına çıkarmaktadır. Bilim ve doğa tarihi yazarı Joseph Wallace, A Gathering of Wonders (Harikalar Topluluğu) adlı kitabında, konu ile ilgili şu satırlara yer vermektedir:
<BLOCKQUOTE>
Balık bilimci Melanie Stiassny, "Herkes Dünya'nın büyük bir bölümünün sularla kaplı olduğunu bilmesine rağmen, çok az kişi bunun %2.5’inin tatlı su olduğunun farkındadır." Daha da şaşırtıcısı bu kadar küçük bir su yüzdesinin oldukça fazla balık türüne ev sahipliği yapıyor olmasıdır. Tuzlu su ve tatlı su balıkları hep birlikte omurgalı hayatının en çeşitli dalını oluştururlar, şimdiye kadar 25.000 türü tanımlanmıştır. Her yıl yaklaşık 200 yeni balık türü tanımlanmaktadır ve daha fazla bilim adamı bunları tanımlayabiliyor olsaydı yılda daha fazlası tanımlanmış olurdu.11
</BLOCKQUOTE>
Washington'daki Deniz Yaşamı Nüfus Sayımı Kuruluşu'nda çalışan biyolog Prof. Ron O'Dor ise şunları ifade etmektedir:
<BLOCKQUOTE>
Okyanusun pek çok bölümü daha hiç araştırılmadı... Tahminlerimize göre okyanusun onda bir bölümünün sadece yüzde biri biyolojik anlamda örneklendirilebildi - hatta daha azı kadar.12 </BLOCKQUOTE>
Woods Hole'daki Deniz Biyolojisi Laboratuvarı'ndan Amerikalı bilim adamı Mitchell Sogin de, canlılardaki çeşitliliğin bilinen veya tahmin edilenin çok üstünde olduğunu vurgulayarak, bu konuda yaptıkları çalışmanın ardından şunları ifade etmiştir:
<BLOCKQUOTE>
Bu (çalışma) gerçekten, bilgi eksikliğimize ve daha öğrenecek ne kadar çok şey olduğuna işaret etmektedir.13 </BLOCKQUOTE>
Dünyanın her köşesi muazzam bir çeşitlilikle kuşatılmıştır. Binlerce metre derinlikteki okyanuslardan küçük göletlere, soğuk kutup bölgelerinden okyanus dibindeki sıcak su kaynaklarına kadar her yerde çok sayıda canlı türü bulunmaktadır. Çıplak gözle görülmeyen diatomlardan tonlarca ağırlıktaki dev balinalara, tek hücreli planktonlardan sonar sistemli yunuslara, süratle dalış yapan foklardan rengarenk mercan balıklarına, tüm canlılar Allah'ın eşi olmayan yaratma sanatının örnekleridir. Prof. Edward O. Wilson evrimci bir biyolog olmasına rağmen, doğadaki çeşitlilik karşısında şunları dile getirmekten kendini alamamıştır:
<BLOCKQUOTE>
Biyolojik çeşitlilik Yaratılıştır. Her biri milyarlara varan nükleotid çiftleriyle ve çok daha fazla sayıda, aslına bakılırsa astronomik sayıda, olası genetik kombinasyonla belirlenen on milyon belki daha fazla tür halen hayattadır... Canlı organizmaların Dünya’nın kütlesinin sadece on milyarda birini oluşturmasına rağmen, biyolojik çeşitlilik bilinen evrenin bilgi açısından en zengin kısmıdır. Bir avuç toprakta diğer bütün gezegenlerin toplam yüzeylerinde olduğundan çok daha fazla örgütlenme ve karmaşıklık vardır.14 </BLOCKQUOTE>
Böylesine çeşitli canlıların birbirlerine bağımlı bir hayat dengesi içinde yaşamaları insanların üzerinde düşünmesi gereken bir durumdur. Allah'ın yarattığı tüm çeşitleri tespit edebilmek dahi şu an için mümkün gözükmektedir. Her bir canlı Allah'ın ilminin genişliğinin, sanatının zenginliğinin bir yansımasıdır ve incelemeye, öğrenmeye değer pek çok özelliğe sahiptir. Allah Kuran’da bir ayetinde şöyle bildirmektedir.
?üphesiz, mü'minler için göklerde ve yerde ayetler vardır. Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 3-4)


Sıcak Su Ağızlarındaki Çeşitlilik, Yaratılışın Delillerindendir
Okyanus dibinde ekosistemi sağlayan sıcak su kaynakları, Dünya'nın kabuğundaki yarıklardan, içinde çeşitli minerallerin bulunduğu sıcak suyun çıktığı yerlerdir. 1977 yılında Galapagos Adaları’nın 320 km kuzeydoğusunda, deniz yüzeyinden 1.600 metre derinliklerindeki sıcak su ağızlarında yapılan araştırmalarda, daha önceden bilinmeyen canlılık keşfedildi. Bu araştırmalarda bilim adamlarını en çok şaşırtan, canlıların ölümüne sebep olacak kadar sıcak, paramparça edecek kadar da asitli sularla kaplı bir bölgede, yaşamını sürdürebilen canlı çeşitliliği olmuştur.15 Sıcaklığın 1000C’yi bulduğu bu kaynakların çevresinde şimdiye kadar 300'den fazla tür saptanmıştır.16 Peki ama bu canlı türleri nasıl olup da hem Güneş ışığı olmadığı için besin sağlanamayan, hem de son derece zehirli bir ortamda yaşayabilmektedirler?

Bu sularda yaşayan canlılar, volkan ağızlarından yayılan hidrojen sülfürün (H2S) zehirleyici özelliğini etkisiz kılacak bir yaratılışa sahiptir. Allah’ın yarattığı bu özel sistem sayesinde zehirlenip ölmedikleri gibi, ihtiyacını duydukları besini ve enerjiyi de rahatça temin edebilmektedirler. Bunun için hidrojen sülfürü (H2S) oksijen ile "yakarak", su ve çeşitli sülfatlar üreten bakterilerden faydalanırlar.

Hidrojen sülfür + Oksijen - Su + Sülfatlar

"Kemosentez" olarak adlandırılan bu işlemde bakteriler, kükürdü işleyerek besin üretirler. Böylece okyanusun derinliklerindeki su ağızlarında, pek çok canlı bu bakterilerle ortak yaşam içerisinde, besin elde etmek için ışığa ya da suyun yüzeyinden aşağıya çöken canlı artıklarına ihtiyaç duymadan yaşarlar.

Bu canlılar arasında en dikkat çekici olanı, ne besin alacak bir ağzı ne de aldığı besinleri sindirecek bir sindirim sistemi olmayan dev tüp solucanlarıdır. Araştırmalar sonucunda dev tüp solucanlarının (Riftia pachyptila), "trofozom" adı verilen organında kemosentez yapan bakteriler olduğu ortaya çıkmıştır. Öyle ki, tüp solucanının her 28 gramlık dokusu 285 milyar bakteri içermektedir.17 Dev tüp solucanı kendi hücreleri içinde yaşayan bakterilere kimyasal madde sağlarken, bakteriler de solucana besin sağlamaktadır.

Midye, yengeç, karides, deniz tarağı ve istiridye gibi ağız çevresinde yaşayan daha pek çok canlı da, kemosentez yapan bu bakterilerle benzer bir ortak yaşam ilişkisi içindedir. Sülfürü gerçekleştirdikleri kimyasal işlemler sayesinde kullanıma uygun hale getiren bu bakteriler, diğer hayvan türleri için yiyecek sağlayarak volkanik ağızdaki besin zincirinin temelini oluştururlar. Bazı omurgasızlar bu mikroorganizmalar sayesinde, ahtapot gibi hayvanlar ise bu omurgasızlar sayesinde soylarını devam ettirirler. Yakın bir zamana kadar canlılığın olmadığı sanılan bu ortamdaki türlerin zenginliği ve uyumu hayranlık vericidir.

qiqi
qiqi
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 628 Doğum tarihi : 04/11/94
Kayıt tarihi : 17/07/09
Yaş : 29
Nerden : İstanbulL
İş/Hobiler : azumlan ilgileniyorum :D
Lakap : qiqi

http://emotrfan.eniyiforum.net

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz